18 Kasım 2014 Salı

Mihrabım diyerek...

Canım rakılı, rokalı, Zeki Müren'li, dalıp dalıp uzaklara gitmeli, sonra o ana dönüp yüksek sesle  o şarkıya eşlik etmeli bir sofra çekiyor...Yapabilir miyim? Sanki evet!  Daha doğrusu yapmalıyım. Vücutta bir şey eksilince alarm verir ya bir şekilde. Nasıl ki tuz eksilince gözümüzün önü kararıyosa... yani benimki kararıyor. :) Bu da onun gibi işte! Hoş rakı benim bünyemin çok aşina olduğunu bir şey de değil. Varlığını çok da  bilmediğin şeyin yokluğunu nasıl bu kadar derin hissedebilirsin ki di mi? Saçma! Haklısın.
Ama zaten rakı bahane. O kafayı özledim ben. Gene de çok tuhafsadıysan, onu da bilare tartışalım, olur mu canım? Zira kafam şu an diyalektik filan götürecek durumda değil. Valla gelemem. Olsa dükkan senin. Biliyorsun. Hiç esirgemem.

Neyse, gene götü başı dağıttım. Bak onda da haklısın. Bir dağdan bir bayırdan çalıyor sazım...
Ne diyorduk. Mihrap.

"Gönlünde sevgime yer vermedin de, yaban güllerini hep derledin de, ellerin ismini ezberledin deee, bir benim adımı öğretemedim."

Öğrenirsen insan değilsin be!